Atiye: The Gift

Netflix

Şengül Boybaş'ın “Dünyanın Uyanışı” adlı kitaptan esinlenerek hazırlanan dizi, genç ve güzel bir ressam olan Atiye adındaki bir kadının mistik hikayesini konu ediyor. Ailesi ve sevgilisi Ozan ile mutllu bir yaşamı olan Atiye'nin hayatı, bir gün dünyanın en eski tapınağı olan Göbeklitepe’ye gerçekleştirdiği ziyaretle bambaşka bir hal alır. Atiye'nin bölgede yaptığı gezi sırdasında, Erhan adındaki bir arkeolog, Atiye ile Göbeklitepe arasında mistik bir bağlantı olduğuna dair bir sembol keşfeder. Bu gizeml olayın peşine düşmeye karar veren Atiye, kendisine bambaşka bir kapı açan bu antik tapınakta geçmişini aramaya başlar. Atiye, geçmişin kapılarını araladıkça, geçmişle geleceği, gerçek ile ruhani arasındaki her şeyi sorgulamaya başlar.

dizi


Dizinin en önemli cümlesi ile başlayalım incelememize Şems-i Tebrizi’den..
Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmadığını?
Son zamanlarda televizyon ekranlarında yayınlanan ve yükselişe geçen online dizilere de şöyle bir bakınca uzun zamandır yapılan en başarılı işlerden biri diyebiliriz Atiye için. Gereksiz karmaşasız, her karaktere farklı bir hikaye sunan yerinde dram, yerinde aşk öğeleri ve Göbeklitepe’nin merkeze alınması ile başarısını da ikiye katlıyor. Böylesine mistik ve Türk öğelerinin başarıyla harmanlandığı Atiye’nin bölüm süresi de 40-50 dakika aralığında. Her bölümde derinleşen konusu, merak uyandırması, bu toprakların öyküsünü doğru şekilde anlatması ile biz oldukça sevindirdi.

Atiye karakterine gelirsek, bu karakter üzerinden şekillenen dizide Atiye başına buyruk, zengin bir aile kızı ancak yine de kardeşi Cansu’ya nazaran daha olgun. Özgürlüğüne düşkün bir ressam olan Atiye’nin sokakta yaşlı bir kadının ona sürekli baktığını fark etmesi ile gizem başlıyor. Gün geçtikçe çözülmeye başlayan ve bir yenisini doğuran gizemler diziyi daha dikkat çekici hale getiriyor. İlk 5 bölüme kadar dizi o kadar güzel ilerliyor ki demek ki biz de böyle şeyler yapabiliyormuşuz dedirtiyor insana. Ama sonra hızlı bir düşüşe geçiyor dizi. Bir anda Türk dizi klişelerine bağlıyor. Atiye günlerce beraber kaldığı Erhan’la bir anda yakınlaşıyor. Cansu Erhan’ın abisi çıkıyor. İşte o an ‘Hele bir de biri diğerinin akrabası çıkmasın.’ diyorsunuz.
Cansunun ölümünde de ne bir olay yeri inceleme ne bir parmak izi ne bir otopsi. Üstünkörü bir şekilde cesedin yanında bulunan yüzük ile Atiye’nin peşine düşüyorlar ardından annesi polise ihbar ediyor, bir anda deli yağmurlar yağıyor, yıldırımlar düşüyor. Keşke olmasaydı dediğimiz sahneler bunlar. Gizem öğeleri bunlar evet ama daha başka şekilde aktarılabilirdi doğrusu. Neyse ki son bölümü de izleyince Cansu’nun sebepsiz yere ölmediğini anlıyoruz ve hikaye tek bölümde toparlanıyor. Hatta ardında yeni gizemler bırakıp 2. Sezon için merak uyandırarak gizem kapılarını aralıyor. Zamanın tam olmaz olsun derken gönül rahatlığıyla bitiriyoruz diziyi.